Şehirler Ağrı İlimiz

KuLvar

Yönetici
Administrator
Katılım
23 Nisan 2020
Mesajlar
103
Puanı
13
Yaş
48
Web
www.kulvar.net
Eğitim
Lise
İlgi Alanı
Java
Cinsiyet
Erkek
Takım
lIr3ry
Medeni
Evli
Ağrı İlimiz


Ağrı, Türkiye'nin Doğu Anadolu Bölgesi'nde bulunan bir ildir. Adını kısmen sınırları içerisinde bulunan Ağrı Dağı'ndan almıştır. 1834 yılında bucak, 1869 yılında ilçe olan Ağrı, 1927 yılında il olmuştur. İlin doğusunda İran, kuzeyinde Kars, kuzeybatısında Erzurum, güneybatısında Muş ve Bitlis, güneyinde Van ve kuzeydoğusunda Iğdır bulunmaktadır.

İl Nüfusu: 542.255'dir. Bu nüfusun %58,3'ü şehirlerde yaşamaktadır. İlin yüzölçümü 11.099 km²'dir. İl merkezi Ağrı'nın denizden yüksekliği: 1630 m.'dir. İlin rakımı en yüksek ilçesi Diyadin'dir (1933 m).

2017 yılında TÜİK verilerine göre merkez ilçeyle beraber 8 İlçe (Diyadin, Doğubayazıt, Eleşkirt, Hamur, Patnos, Taşlıçay, Tutak), 12 belediye, bu belediyelerde 97 mahalle ve ayrıca 562 köyü vardır.
İklim
Ağrı' da bitki örtüsü olarak zengin otsu bitki türleri egemendir. İlkbaharda canlanan otlar, sonbaharda havaların soğumasıyla tükenir. Kışları soğuk ve sert yazları kurak ve sıcaktır.

Tarih​

Orta Asya’dan gelen kavimlerin Anadolu’ya girişleri sırasında Ağrı bir geçiş oluşturmuş, dolayısıyla birçok medeniyete ev sahipliği yapmıştır. Ancak bu medeniyetler Ağrı’yı bir giriş kapısı olarak gördüklerinden burada çok köklü bir uygarlık oluşturamamışlardır.

Bölgede egemenlik kurdukları sanılan Hititler’in güçlerini yitirmeleri üzerine, M.Ö.1340-M.Ö.1200 tarihleri arasında Hurriler bölgeye yerleşmişlerdir. Hurriler krallık merkezi olan Urfa’dan uzak olan Ağrı’yı ellerinde tutamamışlardır.

Bölgede en köklü uygarlığı Urartular oluşturmuştur. Urartu’nun Van Gölü’nün kuzey ve kuzeydoğusundaki ülkeler üzerine, Kral İspuini (M.Ö.825-M.Ö.810) döneminde seferler başlamış, Kral Menua (M.Ö. 810 - M.Ö. 786) döneminde bu akınlar daha da ağırlık kazanmıştır. Kuzeye ve kuzeydoğuya giden yollar üzerinde inşa edilen kaleler, buraya yapılan seferlerin önceden planlandığını göstermektedir. Ağrı Dağı’nın yamaçlarında, Karakoyunlu ve Taşburun köylerinin arasında ele geçen bir Urartu yazıtı Kral Menua’nın bu bölgedeki egemenliğinin kesin kanıtıdır.

M.Ö. 712 yıllarında Kızılırmak boylarına kadar uzanan Kimmerler, Ağrı’da geçici de olsa bir hâkimiyet kurmuşlardır. Medler (M.Ö. 708 - M.Ö. 555) Asur Devleti’nin yıkılması ile birlikte bir yayılma sürecine girmiş, bunun sonucu olarak da Ağrı ve çevresini topraklarına katmışlardır. Medler’in yıkılması ile birlikte Persler; Büyük İskender’in Pers Kralı III.Darius’u (M.Ö.331) yenerek Anadolu’yu ele geçirdiği zamana kadar yaklaşık iki yüzyıl boyunca bölgede yaşamışlardır.
Büyük İskender’in ölümü üzerine oluşan boşluktan faydalanan Ermeniler bölgeyi ele geçirmişlerdir. Doğu Anadolu’ya gelip yerleşen ilk Türk topluluğu M.Ö. 680 yılında bölgeye gelen Sakalardır. Murat Nehri ve Doğubayazıt çevrelerine kısa sürede yerleşmişlerdir. Daha sonraları Arsaklılar ve Artaksıyaslı Krallığı, Ağrı ve çevresine hakim olmuştur.

Bölge, Hz. Osman zamanında İslam orduları tarafından fethedilmiştir. 872 yılına kadar Abbasilerin kontrolü altında kalan Ağrı, daha sonra Bizans’ın egemenliğine geçmiştir. 1071 Malazgirt Savaşı sonrası bölgeye Türk boyları gelmeye başlamıştır. Ağrı, yüz yıla yakın bir süre Sökmenli Devleti’nin sınırları içine girmiştir. 1027-1225 yılları arasında Ani Atabekleri, 1239’da Cengizliler, 1256-1358 yılları arasında İlhanlılar ve Celayirliler Ağrı’da hüküm sürmüşlerdir. İlhanlılar bazen kurultaylarını Ağrı Dağı’nda yapmış, Anadolu ve İran’ı buradan yönetmişlerdir. 1393’de Moğol Hakanı Aksak Timur, Ağrı bölgesini ele geçirmiştir. 1405-1468 tarihleri arasında Ağrı, Karakoyunlu toprakları içinde yer almış, Karakoyunlular yıkılınca bölge Akkoyunlular’ın egemenliğine geçmiştir.

Ağrı, Çaldıran Savaşı sonrasında ise Yavuz Sultan Selim tarafından Osmanlı topraklarına katılmıştır. Osmanlı döneminde Şorbulak olarak anılan ilin adı, Ermeniler zamanında Karakilise olarak değiştirilmiştir. Kazım Karabekir Paşa zamanında Karakilise ismi değiştirilerek Karaköse diye adlandırılmıştır. Nuh Tufanı ile ilgisinden dolayı Tevrat’ta adı geçen Ararat Dağı ve ülkesinin, Ağrı ve çevresinin olduğu sanılması dolayısıyla Ağrı’ya Batılılar tarafından Ararat da denilmektedir. 1834 yılında bucak, 1869 yılında ilçe olan Ağrı, 1927 yılında il merkezi olmuştur. 5.137 m yüksekliğiyle Türkiye’nin en büyük dağı olan Ağrı Dağı’ndan dolayı il Ağrı adını almıştır.

Ekonomi​

Tarım: Halkın başlıca geçim kaynağı tarım ve hayvancılıktır. Tarım ürünleri buğday, arpa ve şeker pancarıdır. Murad Suyu bataklığında pamuk, kendir, pirinç, mısır ve çavdar yetişir. Bataklıklarda kamış fazladır. Su bakımından zengin olduğu halde ancak 23.522 hektar arazi sulanmaktadır. Doğu Bayezid, Patnos ve Tutak ovalarının sulanması için proje çalışmaları yapılmaktadır.

Hayvancılık: Ağrı ilinin en önemli gelir kaynağı hayvan ve hayvan ürünleridir. Koyun yetiştiriciliği başta gelir. Kırsal bölgelerde göçebeler çoğunluktadır. Geniş mer’a ve otlaklarda, yaylalarda koyun, keçi, sığır, manda beslenmektedir.

İlde, ata rağbet azalmıştır. Ağrı dağlarında yabani keçi, boz ve beyaz ayı, sansar, tilki, kurt ve tavşan; Köse Dağında büyük ve bol sayıda yılan vardır. Ağrı Dağında ise engerek yılanı çoktur. Yazın Tendürk Dağında göç eden av hayvanları kışın Ağrı dağının Kozlu bölgesine gelirler. Kozlu bölgesi devamlı güneş gördüğünden burada kar azdır.

Madenler: Ağrı ilinde asbest, kükürt, ponzataşı, tuz, maden suyu, sıcak su kaplıcaları, çimento taşı, kireç, tuğla ve kiremit hammaddesi ve Eleşkirt’te Linyit yatakları vardır. Ayrıca az mikdarda mermer yataklarına da rastlanmaktadır.

Sanayi: Yeni yeni gelişmektedir. Başlıca sanayii, 1984 yılında faaliyete geçen şeker fabrikası, Doğu Bayezid Yem Fabrikası, Ağrı Tuğla Fabrikası, Et-Balık Kurumu Kombinası, Peynir-Tereyağ Fabrikası, Un Fabrikası, halı-kilim ve hızar atölyeleridir.

Tiftik işi başlık, eldiven ve atkıları ile meşhurdur. Geometrik desenlerle süslü kilim, halı ve heybeler en çok Doğu Bayezid, Karaköse ve Tahiki köyünde yapılır ve çok meşhurdur. Diyadin hidroelektrik santralı ile Patnos ve Şekerovası barajları için ön çalışmalar yapılmaktadır.

Ulaşım: En önemli ulaşım yolu, Trabzon-Erzurum-Tebriz yoludur. Ağrı, İran transit yolu üzerindedir. Asya’ya açılan bir kapıdır. Gürbulak sınır kapısı ile İran’a girilir.

İkinci derece yolları, Doğu Bayezid-Iğdır-Kars yolu ile Ağrı-Patnos-Van ve Muş yollarıdır. Kışın bazı yerlerde ulaşım kızaklarla yapılır.

Turizm​

Termal Turizmi
Kaplıca alanı, Ağrı İli’nin güneydoğusunda bulunan Diyadin İlçe Merkezine 5 km mesafede yer almaktadır. Kaplıca bölgesi birbirinden kopuk olarak bulunan Yılanlı, Davut ve Köprü kaplıcaları olmak üzere geniş bir alana yayılmıştır. Kaplıca alanının içinden geçen Murat Nehri, görsel ve rekreatif açıdan önemli bir doğal değer kazandırmaktadır.

Diyadin İlçe Merkezi Erzurum-İran transit yolunun (E 80 Devlet Karayolunun) 7 km. güneyinde konumlanmıştır. Diyadin Ağrı il merkezine 60 km., Erzurum’a 55 km. uzaklıktadır. Havayolu ulaşımı ise 70 km mesafedeki Ağrı havaalanı ile sağlanmaktadır.

Diyadin kaplıca alanı deniz seviyesinden 1925 m. yüksekliktedir. Doğu Anadolu Bölgesinde bulunan Diyadin’de Bölgeyi kaplayan yüksek dağların bulunması sebebiyle karasal iklim hâkimdir. Yazlar sıcak ve kurak, kışlar soğuk, karlı ve uzun geçmektedir. Yazın ve kışın, gece-gündüz arasındaki sıcaklık farkları oldukça fazladır. Yıllık ortalama sıcaklık 8.7 C ; yıllık en yüksek sıcaklık 37 C ve yıllık en düşük sıcaklık -25 C’dir. Yıllık ortalama yağış miktarı 305.6 mm’dir. Yıllık ortalama yağışlı gün sayısı 26’dır.

Termal suların bikarbonat, klorür, sülfat, kalsiyum, karbondioksit gazı içermesi ve toplam mineralizasyonun 1 gr/lt olması nedeniyle şifa özelliği taşımaktadır. Cilt hastalığı, özellikle romatizma, nevrit nöroloji, kadın hastalıkları, kemik ve kireçlenme hastalıkları, siyatik ve metabolizma bozukluğu gibi hastalıklarının tedavisinde yararlanılmaktadır.

Sıcaklık 72-78 °Cdir. Termal turizmi açısından büyük önem taşıyan bu yerin etrafına çevre düzenlemelerinin yapılması gerekmektedir. Basitte olsa konaklama üniteleri mevcuttur. Ağrı Valiliğinin 2000 yılında faaliyete geçirdiği 3 yıldızlı termal otel buraya canlılık kazandırmıştır. Bu yıl itibariyle özelleştirilen termal otel ferah bir ortamda müşterilerini ağırlamaktadır.

İnanç Turizmi​

İshak PAşa Sarayı

Han kelimesi Hakkari yakınlarında bulunduğu söylenen Han köyünden veya burada yaşayan Hani aşiretinden yada mensubu olduğu Haniyan ailesinden aldığı tahmin edilmektedir. Ahmedi Hani Doğu Anadolu'nun birçok bölgesini dolaşarak Arapça, belagat ve dini ilimleri okudu; ayrıca astronomi ile ilgilendi. İshak Paşa Sarayı Camiinde/medresesinde dersler verdiği söylenilen Ahmedi Hani Mem-u Zin adlı alegorik eserini kaleme aldı. Beyazıt'a vefat etti. Yazma bir eserde 1707 yılında vefat ettiği ileri sürülmektedir. Halk arasında Veli olarak kabul edilen Ahmedi Hani'nin Doğubeyazıt'ta İshakpaşa Sarayı'nın yanında bulunan türbesi halen ziyaretgahtır. Sait Nursi'nin de gençliğinde kabrini ziyaret ederek ondan feyz aldığı nakledilir.

Her yıl yüz binlerin ziyaret ettiği Ahmedi Hani türbesi askere giden, evlenen genç kız ve erkeklerin ile şifa arayanların merkezi haline gelmiştir. Doğubayazıt’ta onun adına yeminler edilir.
Nuhun Gemisi

Nuhun Gemisi ise daha çok dış turizme yönelik olan inanç merkezidir. Ağrı dağının güney karşısındaki Telçeker ile Üzengili köyleri arasında doğal bir anıttır. Aslında bu anıt, gemi biçiminde bir şekil, iz (siluet) dir. Kalıntı, Türkiye- İran Transit yoluna 3.5 km. mesafededir.

Nuh tufanı sonucunda karaya oturan geminin burada kaldığı öne sürülmektedir. Buranın halk arasındaki adı, Cudi dağıdır ve Cudi sıradağlarının son kalkasıdır. 1983 yılından itibaren kutsal geminin kalıntılarını burada arama çalışmaları hızlanmıştır. Başta James İrwin olmak üzeri Amerikalı araştırmacılar burayı çok yönlü incelemişlerdir. Türk bilim adamları ( Atatürk Üniversitesi ve MTA Enstitüsü elemanları) da bu oluşumu bilimsel yönden incelemişlerdir. Kültür ve Turizm Bakanlığı, Taşınmaz Kültür ve Tabiat Varlıklar Yüksek Kurulu 17 Eylül 1987 tarih ve 3657 sayılı kararı ile gemi kütlesinin “ korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlığı” özelliği gösterdiğini belirtildiğinden, burası doğal sit alını ve açık hava müzesi olarak koruma altına alınmıştır. Geminin kalıntısı kuş bakısı görecek bir yere turistik nitelikli bir kafeterya yapılmıştır.

11 Eylül 1959 günü harita yüzbaşısı İhsan Durupınar, Doğu bölgesinin havadan çekilmiş fotometrik haritalarını tetkik ederken ilginç bir resmi buldu. Resim bütün dünyayı ilgilendiriyordu. Bunun Nuh’ un gemisi olma ihtimali vardı. Bu tarihten sonra Ağrı dağı ve Telçeker köyü üstündeki heyelan bölgesinde gemi aramaları hızlandı.

Heyelan bölgesi, Ağrı dağının tam güney karşısında, D. Bayazıt- Gürbulak yolunun güneyinde, Telçeker ve Üzengili köylerinin yamaçlarındadır. Burada gemi biçimli bir şekil vardır ki, harita yüzbaşısının üzerinde durduğu toprak şekil budur. İlk bakışta gerçekten gemiye benzeyen bu yapının heyelanın etkisiyle mi, yoksa Nuh’ un gemisinin karaya oturduğu yer mi olduğu henüz tartışma konusudur. Şekil Nuh’ un gemisi olması kadar ilginç olmakla beraber, doğal anıt niteliğindedir. Yer kabuğunun bir oyunu sonucunda oluşsa dahi, şekil yer bilimleri açısından da ilginçtir.
Nuh’ un Gemisinin Fiziksel Özellikleri
  • Gemi kütlesi, sürekli heyelan olan ve akıntının bütün şiddetiyle devam ettiği yamaçta olduğu halde, yerinde basit kalmış, şekil bozulmamıştır.
  • Kütlenin biçimi, insanoğlunun yaptığı ilk gemilere benzerlik göstermektedir. Baş tarafı çok dar, arka kısmı ortaya doğru daralmış haldedir.
  • Boyut olarak 165 m. x 50 m. x 13 m. ölçüsündedir. ( Bu rakamlar, kutsal kitaplarda belirtilen ölçülere uymaktadır.)
  • Çevresini oluşturan toprak toprak kıyasla; gemi kütlesinin malzemesi kuvvetli bir fiziksel mukavemete sahiptir.
  • Gemi içinde ve yüzeyinde üç ayrı seviyede dizilmiş, eşit aralıklarla dağılmış ve fiziksel farklılıklar gösteren bölümler mevcuttur.
  • Geminin muhtelif yerlerinde gemi direklerini andıran boşluk ve tümsekler vardır.

Yayla Turizmi​

Yaylacılık çok eski yıllardan günümüze kadar devam ede gelen bir gelenektir. Mera arazilerinin otlak olarak kullanılmasından dolayı yayalara çıkılır. Hem hayvanların daha iyi beslenmesi hem de daha sağlıklı hayvansal ürünler yağ, peynir ve çökelek elde edilir. Bugün bile yıllar öncesindeki gibi bütün canlılığı ile yayla yaşamı devam etmektedir.

Yayla çıkış zamanı hava şartlarına bağlı olarak değişmekle beraber genel de Mayıs ayı sonu ile Haziran başıdır. Tarih muhtar ve köy heyetleri tarafından birlikte belirlenir. Bu tarih, yağan kar miktarına ve karın tahmini kalkış zamanına göre tespit edilir. Belirlenen tarihten önce kimse yaylaya çıkmaz.

Hazırlıklar eskisi kadar aylar öncesinden başlamasa da yayla zamanından bir hafta önce başlanır.

Yaylada yaşam daha canlı ve daha bereketlidir. Yayla hayatı Haziran ayının başından Eylül ayının ilk haftasına kadar sürüp giden üç aylık bir dönemi kapsar. Daha erken yatılıp erken kalkılır. Çünkü yaylada günlük hayat çok erken başlar. Kon denilen yöreye özgü çadırlarda barınılır. Sabah erkenden kalkılıp, sığırlar sağılır, sütün kaymağı alınıp kaymak kabında, kaymağı alınmış süt ise peynir kazanında biriktirilir. Güneş doğamadan hayvanlar çözülür ve yayıma bırakılır. Hayvanlar yayıma (mera) götürüldükten sonra ahırın gübresi temizlenir. Gübrenin temizlenmesinde ağzı geniş bir kazma ile, "süpürgelik" denilen dalları sert ve esnek yapıda olan bir cins çalıdan yapılmış ahır süpürgeleri kullanılır. Ahırın ortasında toplanan gübre, evin önünde uygun bir yerde biriktirildiği gibi el arabaları dışarı atılr. Bunlar kışın yakacak olarak kullanılır.

Yaylacının günlük işlerinin başında, sağılan sütü değerlendirmek gerekir. Peynir kazanında toplanan kaymağı alınmış süt, belli bire kıvama geldiğinde peynir yapılır. Peynir suyu kaynatılarak tülbentten yapılmış torbalarına dökülerek süzdürülür. Bu şekilde elde edilen peynir ya hemen mandıralara satılır yada biriktirilerek sonbaharda pazarda satılır.

Ağrı’nın en önemli yaylacılık merkezlerinin başında Aladağlar, Sinek ve Ağrı dağı etekleri gelmektedir. Doğu Anadolu’nun en engebeli, en yüksek ve en geniş ovalarından biri olan Aladağ Yaylaları, ilin güneyinde bulunmaktadır. Hamur Vadisi’nden Tendürek Dağı’na kadar olan büyük bir alanı kapsamaktadır. Hayvancılık açısından oldukça önemli bir yer teşkil etmektedir. İlin Aladağ Yaylasından sonra ikinci büyüklüğe sahip yaylası olan Sinek Yaylası, Ahtalar Gediği ile Balık Gölü arasında kalan alanı kapsamaktadır. İlde bunların dışında; Mirgemir- Çakmak ( Kılıç ) Yaylaları, Davul Yaylası, Kraktin Yaylası, Pani Yaylası ve Katavin Yaylası bulunmaktadır. Civar illerden Erzurum, Kars, Iğdır dan Ağrı’ya yayla kiralamak yöntemiyle gelenlerde vardır.

Dağ ve Doğa Yürüyüşü​

Türkiye’nin en yüksek dağı olan Ağrı, dağcılık ve dağ turizmi açısından büyük ilgi toplamaktadır. Efsaneye göre büyük tufandan sonra Nuh’un gemisinin burada olduğuna inanılır ve aynı zamanda kutsal kitaplarda da adı geçmektedir.

Marco Polo’nun hiçbir zaman çıkılamayacak dediği dağa ilk tırmanış, kayıtlara göre 9 Ekim 1929 yılında Prof. Frederik Von Parat tarafından gerçekleştirildi. İkinci kış tırmanışı ise ilk tırmanıştan çok sonra 21 Şubat 1970’te Dağcılık Federasyonu eski başkanlarından Dr. Bozkurt Ergör tarafından gerçekleştirildi.

Karın hiç eksik olmadığı Ağrı Dağı, çeşitli ülkelerden her yıl çok sayıda turist çekmektedir. Gerek yerli gerekse yabancı ekipler tarafından her yıl yaz aylarında dağ eteklerinde kamplar kurulmakta ve tırmanma turları düzenlenmektedir. Ağrı Dağı’nın özelliklerini ve tırmanış yollarını bilen dağcılık eğitimi almış rehberler, turistlere yardımcı olmaktadırlar. Büyük ve Küçük Ağrı dağlarını, 2678 m. yüksekliğindeki Serbulak Geçidi ayırmaktadır. İlin güneyinde yer alan Süphandağı, Aladağ ve Tendürek Dağları dağcılık ve doğa yürüyüşleri için büyük potansiyele sahiptir.

Mağara Turizmi​

Meya (Günbuldü) Mağarası:
Diyadin ilçe merkezine 12 km uzaklıktaki Günbuldu köyündedir. Antik bir kent görünümündeki yerleşim yerinde mağaralar ve tarihi kalıntılar köyün 400 m uzağında bulunmaktadır. Kayalara oyularak yapılmış, barınma yerleri, tapınak, ibadethane, oda ve mağaralar oldukça ilgi çekicidir. Barınak ve ibadethanelerde değişik inançların izleri görülmektedir.Oldukça tahrip edilmiş kentten, günümüze mihrap, haçlı taşlar ve mezarlar kalmıştır.Buradan çıkarılan iki koç heykeli, şu anda il merkezinde bulunmaktadır

Buz Mağarası:
Küçük Ağrı Dağı’nın güney eteğinde Hallaç köyünün yaklaşık 3 km kuzey doğusunda, meteor çukuru ile aynı lav tüneli sistemi üzerinde bulunan doğal bir anıt mağarasıdır. Mağara, uzun eksenli, elips biçiminde, yaklaşık 100 m uzunluğunda, 50 metre genişliğindE, 8 m derinliğinde elips biçimli bir çukurdur. Mağaranın ağzı esas çukura göre biraz yukarıda kalmaktadır. İçinde bazalt lavlar, kayalar ve bu kayaların üzerinde saf ve temiz suların donmasıyla oluşmuş buz tabakalarını görmek mümkün. Kayaların üzerinde renk renk görünen temiz buz tabakaları, sarkıt ve dikitleri olan buz mağarası mevsimler göre değişken bir havaya sahiptir.

Kışın fazla soğuk olmayan buz mağarası, hava akımının etkisiyle yukarıdan damlayan suları dondurarak buza çevirmektedir. Doğubayazıt ilçesinin en sıcak bölgesinde böylesine geniş bir çukurda dışarıdaki zıtlık gösteren buzdan sarkıt ve dikitler, insanı şaşırtacak şekildedir. Mağaranın ağzından süzülen, güneş ışığı, mağara içindeki buzlar üzerinde ışık oyunları yapmaktadır.

Doğubayazıt ovasında çok sayıdaki bataklıktan anlaşılacağı üzere yer altı suyu tablası çok yüksektir. Bu durumda hava akımının mağaraya yakın yerlerden kaynaklandığı düşünülmektedir.

Aşağı sinek köyünden başlayıp mağaraya doğru uzanan lav aracılığıyla mağaranın dip kısmından gelip, mağaranın iç kısmını soğutan ve mağara tavanı üzerindeki kaya kesimlerinden süzülerek damlayan suyun donmasına yol açan bu soğuk havanın özel bir bileşimi olduğu sanılmaktadır. Mağara içinde kuşların yuva yapması, şimdiye kadar mağara içinde kimsenin etkilenmemesi ve devamlı buzlu su alınması, hava bileşiminin zehirsiz olduğunu göstermektedir.

Yöre halkının buzluk olarak adlandırdığı bu mağara, çevresindeki yerleşimlerin su ihtiyacını karşılamaktadır.

Işık tutulduğunda kristal gibi parlayan ve renkten renge giren buz parçaları insanları hayretler içinde bırakır.

Mağaranın en önemli özelliklerinden biri de yazın soğuk, kışın sıcak olmasıdır. Kapısında sürekli sıcak ve soğuk hava akımı bulunur.

Kuş Gözlem Alanları​

Doğubayazıt ilçesi ile Ağrı dağı arasındaki boşlukta yer alan iki gölü ve bunların arasında uzanan bataklıkları kapsar. Bu sazlık da Türkiye'nin en önemli 100 kuş alanı arasında bulunmaktadır. Sazlık, Balık Gölünden ve Tendürek Dağlarından gelen derelerle beslenir. Bölgede yaygın kuş türleri ise çayır delicesi, erguvani, balıkçıl, boz ördek, pasbaş, turna, patka, kızılgaga, ve kızılbacak olarak sayılabilir. Bölge göçmen kuşların geçiş güzergahında olduğu için ilkbahar ve sonbaharda kuş sayısında çeşitlilik artar.

Ağrı'da Gezilecek Yerler​

Ağrı Dağı
Doğu Anadolu bölgesi sınırlarında, Doğubayazıt ilçesinin yaklaşık 15 kilometre kuzey doğusunda yer alıyor. Efsanelere göre Ağrı Dağı, Nuh’un gemisinin bulunduğu yerdir.

Beyazıt Eski Camii
Doğubayazıt ilçesinde bulunur. Bu cami Osmanlı eseri olup Yavuz Sultan Selim zamanında inşa edilmiştir. 1510 yıllarında inşa edildiği bilinen cami dik bir yamaca kurulmuştur. Cami’nin manzarası da oldukça güzeldir.

Diyadin Kaplıcaları
İlçe merkezine yaklaşık 6 kilometre uzaklıktadır. Koca bir alana sahip olan Diyadin kaplıcaları, 3 ayrı bölgeden oluşuyor. Kaplıcalar cilt hastalıklarına, romatizmaya, çeşitli kemik ve kadın hastalıklarına iyi geldiği biliniyor.

Meya Mağaraları
Diyadin ilçesine yaklaşık 15 kilometre uzakta olan Günbuldu köyünde yer alıyor. Kayalar üzerine yapılmış oyuklar, tapınaklar ve barınma yerleri oldukça ilgi çekiyor. Barınak ve ibadethane yerlerinden ilginç inançlara özgü izler rastlanmıştır.

Meteor Çukuru
Doğubayazıt'a yaklaşık 40 kilometre uzaklıkta bulunan Meteor çukuru, Gürbulak belde sınırına ise yaklaşık 3 kilometre kadar yakındır. 1892 yılında düştüğü tahmin edilen meteor, düşmesiyle büyük bir gürültü ve sarsıntı yaşatmıştır. Sarsıntı sonrasında yakın civarda bulunan kaynak sularının bulanık aktığı bilgisi verilmiştir.

İshak Paşa Sarayı
336 odaya sahip olan İshak Paşa Sarayı, taş işçiliği ile dünyaca ünlü saraylardandır. İçerisinde cami, türbe, surlar ve koğuşlar gibi bir çok çeşitli alanlar yer alıyor. Doğubayazıt bölgesin en çok ziyaret edilen gezi noktalarından biridir. Rivayete göre ağrıya gelip de İshak paşa sarayına uğramadan dönen, gelip onu görmeden ölmezmiş.

Urartu Kalesi
Beyazıt Eski Camii’nin bulunduğu kayalıkların üzerindeki Urartu Kalesi‘nin yapım tarihi ne yazık ki bilinmiyor. Günümüzde oldukça harap durumda olsa da Doğubeyazıt bölgesine gelenlerin mutlaka ziyaret defterinde yer alıyor.

Ahmet Hani Kent Müzesi
Büyük İslam alimi Ahmet-i hani 1651 yılında doğmuştur. Arapça ve dini ilimler okuyan Ahmet-i Hani, ayrıca astronomi ile de ilgilenirdi. Ahmed-i Hani Kent Müzesi Ağrının Doğubayazıt ilçesinde yer alıyor. Kaymakamlık tarafından müze ve bölgede yer alan diğer gezi noktaları turizme önemli ölçüde katkı sağlamasını bekliyor.

Ahmed-i Hani Türbesi
Ahmed-i Hani’nın türbesidir. Türbe Doğubeyazıt’a yaklaşık 9 kilometre mesafede olan İshak Paşa Sarayı’nın üst kısmında yer alıyor. Bölgede en çok ilgi ve ziyareti gören türbedir.

Nuh’un gemisi
Ağrı Dağı’nın güney cephesinde yer alan Üzengeli ve Telçeker köyleri arasında yer alan bu siluet her sezon oldukça fazla ziyaretçi topluyor. Nuh tufanı sonucunda karaya oturmuş olan geminin bu bölgede olduğu sadece bir söylentidir. Halk arasında buranın adı Cudi dağı olarak da bilinir.

Buz Mağarası
Hallaç köyüne yaklaşık 4 kilometre mesafede Küçük Ağrı Dağı eteklerinde yer alan buz mağarası, bölgenin en ilginç ve gizemli yerlerindendir.

Keşişin Bahçesi
Keşişin Bahçesi ilçe merkezine 9 kilometre kadar İshak Paşa Saray’ının hemen yanında yer alıyor. Bu büyük bahçe Kerem ile Aslı’nın hikayesinin geçtiği meşhur bahçe olarak biliniyor. Kerem Ağrı Dağını aşarak aslı ile bu bahçede buluşmuş.

Hamur Kümbeti
Hamur Kümbeti Ağrı’nın Hamur ilçesinde yer alan ve İbrahim Paşa Kümbeti olarak da bilinen Hamur Kümbeti, İshak Paşa’nın torunlarından İbrahim Paşa ve ailesinin gömülü olduğu biliniyor. Giriş kapında yer alan kitabeden bu kümbetin 1802 yılında yapıldığı anlaşılıyor.

Balık gölü
Balık gölü, Taşlıçay ilçesine yaklaşık 25 kilometre mesade olup, Doğubayazıt’a 60 kilometre mesafededir. Türkiye’nin en yüksek rakımlı göllerinden olma özelliğini taşımasıyla birlikte derinliği 40 metreye kadar ulaşıyor. Şehir içi ulaşım hizmetlerini kullanarak alana ulaşabilirsiniz.

Bubi Kayak Merkezi
Ağrı’ı il merkezine yaklaşık 20 kilometre mesafede yer alan Bubi Kayak Merkezi, Ağrı’da bulunan iki kayak merkezinden biridir. 1300 metreye kadar uzunluğu olan kayak merkezi 600’e yakın kişi kapasiteli teleksi hizmeti veriyor.

Diyadin Kanyonu
Diyadin Kanyonu, ilçe merkezin batı tarafında yer alıyor. Yüksekliği 55 metreyi bulan Diyadin kanyonu, bölgede en çok ziyaret edilen gezi noktalarından biri.

Güneykaya Kayak Merkezi
Güneykaya Kayak Merkezi Ağrı’nın Eleşkirt ilçesinde yer alan Eleşkirt Güneykaya Kayak Merkezi, kış sezonuyla birlikte ziyaretçilerine kapılarını aralıyor. Konaklama hizmeti bulunan kayak merkezinde çocuk oyun alanları ve koşu parkurları da yer alıyor.

Avnik kalesi
Avnik kalesi, Diyadin ilçesine yaklaşık 30 kilometrelik bir mesafede yer alıyor. Halk arasında Kocabaşı Kalesi olarak da bilinen bu kalenin burçları ve duvarları harap haldedir. Günümüze kadar gelebilmek için güçlükle ayakta durabilen kaleyi yine de ziyaret etmeye değer.

Karlıca Kalesi (Şoşik)
Ağrı’nın karlıca köyünde yer alan Şoşik kalesi, dik bir dağın üzerine yapılmıştır. Akkoyunlular tarafından yapıldığı düşünülen Şoşik kalesi, Evliya Çelebi’nin Seyahatname adlı eserinde geçtiği zannedilen yerdir. Hamur ilçe sınırlarında yer alan bu kale ilçe merkezine yaklaşık 35 kilometre uzaklıktadır.

Üç kilise
Ağrı’nın Taşlıçay ilçesinde yer alan Üç kilisenin hikayesi oldukça ilginçtir. Zamanında bu bölgeye yerleşen Ermeniler buraya bir manastır inşa etmişler. Zamanla bölgede göç olunca terk edilen manastırı yıkıp yerine cami inşa edilmiş. Günümüze kadar gelemeyen kiliseden sadece geri kalan temellerden artan molozlar kalmış. Bir diğer rivayete göre Hz. Nuh’un kabristanı da buradaymış.

Kaynak: ,
 

KuLvar

Yönetici
Administrator
Katılım
23 Nisan 2020
Mesajlar
103
Puanı
13
Yaş
48
Web
www.kulvar.net
Eğitim
Lise
İlgi Alanı
Java
Cinsiyet
Erkek
Takım
lIr3ry
Medeni
Evli

Ağrı İsmi Nereden Geliyor​

Ağrı ili ismini nerden aldı Ağrı şehri için eski yıllarda "Karakilise" ve "Karaköse" adları kullanılmaktaydı.

Ağrı’da Eskiden Kilise ve Manastırlar VardıOsmanlı-Rus savaşları sırasında, Rusların bu bölgeye yerleştirdikleri Ermeniler buraya pek çok kilise ve manastır yapmışlar. Ağrı'da şimdiki Bahçelievler Polis Karakolu'nun bulunduğu yerde inşa edilen kilise, siyah taşlardan örülmüş bir yapıydı. Hem toprağa hem de bu kiliseye dayanarak şehre "Karakilise" adı takılmıştı.

İsim Karışıklığa Sebep Oluyordu​

"Karakilise" adına sahip başka illerde bulunan yerleşim yeri de olduğu ve bunlar karışlığa sebep olduğu için, Eleşkirt Karakilisesi Kars Karakilisesi ve Pasinler Karakilisesi gibi adlarla anılıyordu. Fakat bu adları da hem halkın hem de askerlerin karıştırdığı için; Doğu Cephesi Komutanı olarak görev yapan Kâzım Karabekir Paşa, Kösedağ'ın doğu tarafından bulunan Eleşkirt Karakilisesi'nin bulunduğu konum itibariyle kiliseyle herhangi bir alakası olmadığından dolayı değiştirilmesini istemişti. Çünkü, 1918 yılının Nisan ayında Ermeniler Ağrı'yı terk ettiği için, küçük kiliseler kullanılmamıştır.

‘Karakilise’den Sonra ‘Karaköse’, Son Olarak ‘Ağrı’ Oldu​

Harita şubesine Karakilise isminin "Karaköse" olarak düzeltilmesi ve düzenleme izini için ise Harbiye Nezareti'ne (Savunma Bakanlığı) yazı gönderildi. Değişim isteği üzerine, 1919 yılının Kasım ayında Karakilise adı, resmi olarak "Karaköse" adıyla değiştirildi. Türkiye'nin en yüksek dağı konumunda olan Ağrı dağının sınırları içinde yer almasından dolayı 1938 yılında Karaköse adı Ağrı olarak değiştirildi.

Ağrı Dağı Adını Nereden Aldı?​

Bazı kaynaklardan edinilen bilgiye göre ise Ağrı Dağı ismini Ağrı ili sınırları içinde bulunan “Ararat” dağından alır. Efsaneye göre eski çağlarda yeryüzü felaket bir su baskınına uğradı. (Nuh Tufanı adıyla anılır.) Nuh peygamber ise su baskınından kurtarmak istediği bütün canlılardan birer çift olmak üzere bir gemiye bindirdi. Gemi Cudi (İslami belgelere göre) (Hıristiyan kaynaklarına göre ise Ararat- ‘Ağrı’) dağına kondu. Ararat Dağı önce ‘Aran’ sonra da zaman içerisinde ‘Ağrı’ adını aldı.
 

CoshMosH

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
29 Mart 2021
Mesajlar
13
Puanı
3
Yaş
35
Eğitim
Açıktan başkan
İlgi Alanı
Genel sprictler
Cinsiyet
Erkek
buzlukta şehirin görseli
 

KuLvar Turkey, Freelance iş Ortaklıkları ve ilanları, Freelance Tanıtım Yazısı Satışı, Web Yazılım Hizmetlerine Hoşgeldiniz.

KuLvar.Net - Hakkında!

KuLvar.Net ???????? Destek Forumu, Tamamen Ücretsiz ve "Karşılıksız" Hizmet Vermektedir."Resmi Kurum" ve Markalar ile Resmi Hiç Bir Bağımız Yoktur.!

KuLvar.Net - Bilgilendirme!

KuLvar.Net ???????? Destek Forumunda, Paylaşılan Mesajlar, Konular, ve Resimler'den Doğabilecek,Tüm Yasal Sorumluluk'lar Paylaşan Kişiye Aittir.!

Üst